‘Fâtıma’nın Eli’, sizlere şans getirsin

18 Mayıs 2024

“Fâtıma’nın Eli”  güç, bereket, dayanıklılık, üreme gibi insanlığın beklentilerine umut veren bir sembol olarak kabul edilmektedir. Her ne kadar yaygın olarak bir İslam motifi olarak kabul edilse de Ortadoğu ve Anadolu’da binlerce yıldır görülmekte olup günümüze çok sayıda örneği ulaşmıştır.

“Fâtıma’nın Eli” ya da “Hamse Eli” olarak bilinen sembol, Alevi kültüründe “Pence-i Âl-i Abâ” olup Hz. Muhammed, Hz. Ali, Hz. Fâtıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin isimlerinin el şeklinde yazıldığı levhalara verilen isimdir.

Hz. Fâtıma ve Hz. Meryem

El simgesi İslam’a göre kutsal kabul edilen iki kadının, Hz. Fâtıma ve Hz. Meryem’in sembolü olarak kabul edilmektedir. Arapçada “Beş” anlamına gelen ve daha çok “Hamse Eli” olarak bilinen bu motif bir elin parmak sayısını göstermektedir. Hindularda “Humsa Eli”; Musevilerde “Hameş Eli” ya da “Miryam’ın Eli” adıyla bilinmektedir. Kimi kültürlerde

Yazının Devamı

Şehrin ağaçlandırılması önemli mesele

11 Mayıs 2024

İstanbul gibi dünya mirası bir şehrin yönetiminde görev alanların belki bazılarımız için küçük, ama bence önemli olan bu gibi detaylara dikkat etmeleri gerekir. Elbette şehrin belirli noktalarında park ve bahçeler içine ağaç dikilecek ve insanların hem gölgesinden hem de görünüşlerinden faydalanması sağlanacaktır. Ama bu işin de bir ilmi, bir üslubu vardır.

1 Eylül 2013 günkü Milliyet gazetesinde “Anıtsal Yapılarımız Ağaçtan Görünmüyor” başlıklı bir yazı yazmıştım. Aradan geçen on yılı aşkın süre içinde bu konuda çeşitli eleştiriler aldım ve bazı kişilerce ağaç düşmanı ilan edildim. 8 Kasım 2023 günü bir seminere katılmak için İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası’na gitmem gerekti. Bahçeye girdim ve aklıma daha önce kaleme aldığım bu yazım geldi. Üniversitenin bahçesi adeta küçük bir ormana dönüşmüştü. Gökyüzüne yükselen ağaçlardan dolayı ne binalar ne de İstanbul’un

Yazının Devamı

Hatice Sultan ile Melling Kalfa

4 Mayıs 2024

Sultan III. Selim tarafından “Saray Mimarı” olarak atanan Melling, Fransızca öğrettiği Hatice Sultan’dan kendisi de Türkçe öğrenmektedir. Latin alfabesiyle kaleme aldıkları mektuplarla haberleşmeye başlarlar.

Sultan III. Mustafa’nın (1757-1774) kızı Hatice Sultan (1768-1822) aynı zamanda Sultan III. Selim’in (1789-1807) üvey (anne ayrı) kız kardeşidir. Hatice Sultan, babası Sultan III. Mustafa’nın vefatı üzerine, annesi Âdilşâh Kadın ve öz ablası Beyhan Sultan ile birlikte Eski Saray’a gönderilir. Burada okuryazar, bilgili ve görgülü cariyelerden saray eğitimi alır. 1786 yılında Hotin Muhafızı vezir Seyyid Ahmed Paşa ile evlendirilir. Hatice Sultan, Ahmed Paşa’nın 1798 yılında ölümü üzerine bekar kalır ve bir daha hiç evlenmez.

Hatice Sultan’ın yükselişi

Ağabeyi III. Selim’in tahta geçmesinden sonra Hatice Sultan’ın kaderi değişir. Hatice Sultan, modern yaşama ve yeni bir saraya özlem duymaktadır. Ortaköy-Kuruçeşme arasında bulunan, 1726 yılında yapılmış olan Neşetâbâd Sahilsarayı

Yazının Devamı

Zaman Ayarlayıcısının Evi

27 Nisan 2024

“Muvakkit”, “Zamanı tayin eden ya da zamanı ayarlayan kimse” anlamında kullanılırdı. Zamanın, sahur ile namaz vakitlerini gösteren çizelgenin belirlendiği mekânlara “Muvakkithane” adı verilmiştir. Bu nedenle muvakkithane yerine “Zaman Ayarlayıcısının Evi” teriminin daha uygun olduğunu düşünürüm

“Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkit ne bilur, Müptela-yı gama sor kim, giceler kaç saat” (Karanlık geceleri müneccim, muvakkit nereden bilsin, Derde düşene sor bakalım geceler kaç saattir)

Ferit Devellioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat’inde, “Muvakkit” sözcüğünün, “Vakti tâyin eden kimse” karşılığı olarak kullanıldığı belirtiliyor. “Muvakkithane” sözcüğü ise “Muvakkit ve zamanı ta’yin eden alet ve saatlerle birlikte büyük camilerin yanında bulunur” olarak açıklanıyor. Daha anlaşılır bir tarifle “Muvakkit” sözcüğü geçmişte “Zamanı tayin eden ya da zamanı ayarlayan

Yazının Devamı

Beton ve betonarme üzerine

20 Nisan 2024

Le Corbusier, Pierre Luigi Nervi, Felix Candela, Oscar Niemeyer, Tadao Andõ, Santiago Calatrava, Zaha Hadid gibi modern mimarinin öncüleri betonarmeyi ince kesitler hâlinde kullanarak, geniş açıklıklı çerçeveler, büyük boşlukları olan yüzeyler, katlanmış plaklar ve kabuk örtüleri tasarlamışlar ve tasarlamaya da devam etmektedirler.

Son zamanlarda sık sık betonun ömrü ile ilgili sorulara muhatap oluyorum. Bazı kişiler betonun ömrünün kırk-elli yıl olduğunu söyleyerek onun dayanıksız bir malzeme olduğunu ispat etme çabasındalar. Betonun ömrü nedir? Bu sorunun cevabı oldukça basittir. Yaklaşık iki bin yıldır Roma’daki Panteon Tapınağı ayakta durduğuna göre betonun dayanıklılığını ve ömrünü sorgulamak yersizdir.

İnternette yaptığımız kısa bir araştırmaya göre, beton olarak nitelenebilecek ilk malzeme piramitlerin yapımında kullanılan harçtır. Kireç taşının ısıtılması ve içindeki karbondioksit gazının çıkartılmasıyla elde edilen malzemenin kireç ve agrega ile karıştırılması sonucu oluşan bu malzeme,

Yazının Devamı

‘Modern Türkiye Tarihi’

13 Nisan 2024

Cumhuriyetimizin ilanından günümüze yüz yılı aşkın bir süre geçti, hâlâ geçmişi tartışıp, toplumsal bir mutabakat sağlamakta sıkıntı çekiyoruz. Dilerim 3 Haziran 2023 günü ebediyete uğurladığımız Dr. Zafer Toprak’ın “Modern Türkiye Tarihi” adlı çalışması bu mutabakatı sağlamaya yardımcı olur

20 Ocak 2023 günü Folkart Gallery’de açılacak olan “Zaman ve Mekânın Büyüsünde Bir Ressam: Şevket Dağ” resim sergisi dolayısıyla İzmir’e gitmiştim, kaldığım otelde Dr. Zafer Toprak ile karşılaştım, selamlaştık ve bir kenara oturup sohbete başladık. Folkart’ın desteğiyle hazırladığı “Modern Türkiye Tarihi” isimli kitabının son aşamalarına geldiğini, bir an önce bu kitabı yayımlamak istediğini söyledi, çok sevindim ve kendisini kutladım. Geçen hafta dört cilt hâlinde yayımlanan “Modern Türkiye Tarihi” elime geçti, ama ne yazık ki sevgili Zafer Toprak bu çalışmasının basılı hâlini görecek kadar yaşayamadı. Rahmetli Zafer

Yazının Devamı

Şehir ütopyaları

6 Nisan 2024

Şehirlerimizin içinde bulunduğu kaos ortamının bugünkü kanun ve kurallar ile hâlledilmesinin mümkün olmadığı gibi, kaosun giderek artmasına neden olacağı açıktır. Geçmişin önerilerinden faydalanarak şehirlerimiz için yeni bir gelecek oluşturmanın şart olduğunu düşünmekteyim.

Çoğu zaman antik dönem yazarları şehir oluşumu ile devlet oluşumunu birbirinin içine girmiş tanımlar olarak açıklamaktadırlar. Özellikle antik dönem Helen düşünürleri, büyük oranda kendi yaşadıkları ortamı oluşturan site şehirlerini değerlendirerek, şehir düzeni ile devlet düzeninin iç içe geçmesine neden olmuşlardır. Belki de haklıdırlar, çok daha sonraları gündeme gelen “Devletin düzeni, şehirlerin düzenini gösterir” düşüncesi, onların düşsel şehir oluşumları için öncelikle devlet düzeninin sağlıklı olması gerektiği konusunda çalışmalarına neden olur. Daha sonra göreceğimiz gibi tüm düşünürlerin ütopik şehirleri nedense birer ada üzerinde

Yazının Devamı

Mihenk taşı: Çemberlitaş

30 Mart 2024

Bir dönemin Forum Constantinisi’nden geriye kalan tek yapı olan Çemberlitaş hemen her dönem yabancı gezginlerin ilgisini çekmiş ve çok sayıda gravürü yapılmıştır. Son restorasyonu 2001-2010 yılları arasında yapılan Çemberlitaş aynı zamanda içinde yaşadığımız şehrin mihenk taşı görevini yapmaktadır.

Vitruvius’un, muhtemelen MÖ 25 yılında yazdığı “De Architectura / Mimarlık Üzerine” isimli kitabının IV. Bölümü’nün başlığı “Şehirler için Sağlığa Uygun Yerlerin Seçimi” adını taşır. Vitruvius, sağlıklı bir kentin kurulabilmesi için on iki şarta dikkat edilmesi gerektiğini belirtir. Sanırım yeryüzünde bu şartlara uyan en önemli kent İstanbul’dur. Kuruluş tarihi belirsiz olan İstanbul için ne yazık ki yaygın olarak MÖ 660-658 tarihleri arasında Megaralı Grekler tarafından kurulduğuna dair söylence itibar görmekte ve günümüzde de varlığını sürdürmektedir.

Megaralı Grekler hikâyesi

MS II. yüzyılın ortalarına doğru Dionysios Byzantios’un yazdığı “Anaplous

Yazının Devamı